Konuşmanın çağımızın en eski ve etkili iletişim araçlarından biri olduğunu bilmekteyiz. Gelişen ve değişen Dünya’da bu eski aracın kullanım biçimleri; insanların ilişki anlayışları, yaşayış biçimleri ve teknolojik alanlarda hızlı değişen son model iletişim cihazları sonucunda bir değişim sürecine girmiştir. İletişimin hangi hali içerisinde olursak olalım; (yüz yüze veya telekomünikasyon cihazları ile) kişiler arasında yapılan konuşmaların ‘özel hayat’ kavramı ile bütünleştiği gerçeğini unutmamalıyız. Peki, özel hayat kavramı bağlamında bir konuşma sırasında izinsiz ses ve konuşma kaydı almak suç sayılır mı? Farklı görüş ve kararların örneklerine rastladığımız bu sorunun cevabını hukukta birkaç başlık altında toplayabiliriz:
Her ne kadar sosyal bir varlık olsa da insanın zaman zaman başkaları ile paylaşmak istemeyeceği, yalnızca kendine ait ve özel olmasını istediği anları ve buna bağlı olarak da mahremiyet ile sürdürmek isteyebileceği bir hayatı vardır. Aynı zamanda insanın tercihleri doğrultusunda; yalnızca kendisinin seçtiği kişiler ile paylaştığı bir de özel hayatı vardır. Tam da bu noktada kişinin yaptığı konuşmaların başkaları tarafından bilinmemesini istemesi ‘özel hayat’ kavramının kendisini oluşturmaktadır.
Günümüzde ‘özel hayat’ kavramı toplumun her kesiminde ve hukuk alanında olduğu gibi başka alanlarda da karşılık bulmaktadır. Günlük ilişkilerin bütünündeki en temel meselelerden biri olan özel hayatın gizliliği ve aynı zamanda korunması hukuktaki en hassas konulardan biridir.
Anayasanın 20. maddesine göre; “Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir.” Aynı zamanda TCK Madde 134’e göre; “(1) Kişilerin özel hayatının gizliliğini ihlal eden kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Gizliliğin görüntü veya seslerin kayda alınması suretiyle ihlal edilmesi halinde, verilecek ceza bir kat artırılır.” “(2) Kişilerin özel hayatına ilişkin görüntü veya sesleri hukuka aykırı olarak ifşa eden kimse iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. İfşa edilen bu verilerin basın ve yayın yoluyla yayımlanması halinde de aynı cezaya hükmolunur.”
Buna göre özel hayatın gizliliği insan haklarında en temel hak olarak kabul edildiği gibi; özel hayata müdahale ve kişinin özel hayatının herhangi bir konuşma veya ses kaydı ile ihlali, bir suç unsuru içermektedir.
İletişim esnasında konuşmanın şekli ne olursa olsun; gerek yüz yüze gerek ise bir telekomünikasyon cihazı ile gerçekleştirilsin, o sırada gerçekleşen bir suçun ispatı hukukun zorlandığı konulardan bir diğeridir. Öyle ki; konuşma sırasında gerçekleşen taciz, şiddet, hakaret sadece taraflar arasında gerçekleştiği için ispat noktasında birtakım zorluklarla karşılaşılabilmektedir. Bu yüzden de gerçekleşen suçu somut, kanıtlanabilir hale getirme ihtiyacı doğmaktadır. Kişinin izni dâhilinde olmadan alınan her türlü ses ve konuşma kaydının suç delili sayılıp sayılmayacağı, yapılan kaydın hangi şart ve durumlar altında alındığına bağlıdır. Hukuk kurallarına aykırı bir şekilde yapılan ses ve konuma kayıtları mahkemelerce delil niteliği taşımaz. Ancak ses ve konuşma kaydı hukuk kuralları çiğnenmeden mahkemeye sunulur ise delil niteliği taşımaktadır. Bu şartları sağlayan durumlar ise; kişinin bir tehdit, şiddet veya hakarete, tacize ve şantaja maruz kaldığı ispat edilmesi gereken durumlardır.
Örneğin; “Özel hayat; kişinin sadece gözlerden uzakta, başkalarıyla paylaşmadığı, kapalı kapılar ardında, dört duvar arasındaki yaşantısı ve mahremiyetinden ibaret değil, herkesin bilmediği veya bilmemesi gereken, istenildiğinde başka kişilere açıklanabilen, tamamen kişiye özel hayat olayları ve bilgilerin tamamını içerir. Bu nedenle, kamuya açık alanda bulunulması, bu alandaki her görüntü veya sesin dinlenilmesine, izlenilmesine, kaydedilmesine, sürekli ve izinsiz olarak elde bulundurulmasına rıza gösterildiği anlamına gelmez…Tarafların evli olmaları ve aynı konutu paylaşmalarından dolayı birbirlerinin kişisel eşyalarına ve özel yaşam alanına giren hususlara kolayca ulaşabilme imkânına sahip bulunmaları, eşlerin hiçbir sınır olmaksızın birbirlerini sürekli gözetleyebileceği ve denetleyebileceği şeklinde yorumlanamaz. Ancak, kişinin, bir daha kanıt elde etme olanağının bulunmadığı ve yetkili makamlara başvurma imkânının olmadığı ani gelişen durumlarda, örneğin; kendisine karşı işlenmekte olan (cinsel saldırı, hakaret, tehdit, iftira veya şantaj gibi) bir suç söz konusu olduğunda ya da kendisine veya aile birliğine yönelen, onurunu zedeleyen, haksız bir saldırıyı önlemek için, kaybolma olasılığı bulunan kanıtların kaybolmasını engelleyip, yetkili makamlara sunarak güvence altına almak amacıyla, saldırıyı gerçekleştiren tarafın bilgisi ve rızası dışında, özel hayata ait bilgileri okuma, konuşma ve haberleşme içeriklerini veya özel hayata ilişkin ses ve görüntüleri dinleme, izleme ya da kaydetme, kişisel verileri kaydetme, ele geçirme ve yayma eylemlerinin hukuka aykırı olduğunu kabul etmek mümkün olmadığı gibi, esasen bu hallerde kişinin hukuka aykırı hareket ettiği bilinciyle davrandığından da söz edilemez.”
Yargıtay’ın verdiği bir kararda durumun ispatı için ses kaydı yapılması suç niteliği taşımamakta ve aynı zamanda bu kayıt delil niteliği taşımaktadır.
Haberleşme gizliliğinin ihlali suçları; iki kişi arasında gerçekleşen telefon, sesli veya görüntülü görüşmeler, internet uygulamaları ya da e-mail yoluyla gerçekleşen konuşmaların kişinin izni dâhilinde olmadan başka kişi veya kişilerce dinlenmesi veya kayıt altına alınması durumlarını kapsamaktadır. Bu bağlamda TCK’nın 132.maddesine göre:
“(1) Kişiler arasındaki haberleşmenin gizliliğini ihlal eden kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu gizlilik ihlali haberleşme içeriklerinin kaydı suretiyle gerçekleşirse, verilecek ceza bir kat artırılır.
(2) Kişiler arasındaki haberleşme içeriklerini hukuka aykırı olarak ifşa eden kimse, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(3) Kendisiyle yapılan haberleşmelerin içeriğini diğer tarafın rızası olmaksızın hukuka aykırı olarak alenen ifşa eden kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. “
Kişiler arasında gerçekleşen ses ve konuşmaların izinsiz kaydının suç olarak tanımlandığı başka bir madde de TCK 133’tür. Kaydı yapılan konuşmanın, konuşma yapılan kişilerin dışında başka kişi veya kişilerle paylaşılması, aynı zamanda kişinin izni olmadan ifşa edilmesi Türk Ceza Kanunun 133. maddesine göre suç unsuru taşımaktadır:
“Katıldığı aleni olmayan bir konuşmayı taraflardan herhangi birinin rızası olmaksızın bir aletle kayda alan kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılır. Kişiler arasındaki aleni olmayan konuşmaların kaydedilmesi suretiyle elde edilen verileri hukuka aykırı olarak ifşa eden kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis ve dört bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır. İfia edilen bu verilerin basın ve yayın yoluyla yayımlanması halinde de aynı cezaya hükmolunur.”
İzinsiz ses ve konuşma kaydının alınması, hukuka aykırı yapılan herhangi bir durum Türk Ceza Kanunu’na göre suç olarak kabul edilmekte ve aynı zamanda emsal karar ve hükümler bu durumlara göre değişiklik göstermektedir. İzinsiz ses ve konuşma kayıtlarının hangi koşullarda ve ne gibi gerekçeler ile yapıldığı, mahkemelerce verilen hükümlerde suç unsuru sayılıp sayılmaması konusunda önemli boyutta bir etkiye sahiptir.
Karabağ Hukuk Bürosu © Copyright 2022 | Tüm Hakları Saklıdır. Yasal Uyarı: Bu site Türkiye Barolar Birliği'nin Meslek Kurallarına ve Reklam Yasağı Kurallarına tabidir. Sitenin kendisi, logosu ve içeriği, reklam iş geliştirme ve benzeri amaçlar ile kullanılamaz. Bu web sitesine link yaratmak yasaktır. Web sitemizde yer alan bilgiler hukuki mütalaa veya tavsiye değildir.